3a73d6 Rumuzlu Proje

Tasarımcı: Can Küccük

Doğadaki en yaygın geometrik şekillerden biri olan altıgen, birçok doğal süreçte ve yapıda kendiliğinden oluşan verimli ve dayanıklı bir formdur. Bu geometrik şeklin doğada yaygın olarak karşımıza çıkmasının ardında, doğanın kendiliğinden geliştirdiği verimlilik ve dayanıklılık çözümleri yatmaktadır. Altıgen formunun bu denli yaygın olmasının başlıca nedenlerinden biri kalıtsal bilgi ve doğanın evrimsel süreçlerle optimize ettiği doğal tasarım ilkeleridir. Altıgen, doğanın verimli alan kullanımı ve dayanıklılık ilkelerine yanıt veren ideal bir formdur.

Altıgen şeklinin doğadaki avantajlarından biri verimli alan kullanımıdır. Altıgen, belirli bir alanın en fazla miktarda doluluk oranına ulaşmasını sağlar. Örneğin, arı peteklerinde olduğu gibi altıgen hücreler, aynı alan üzerinde maksimum depolama kapasitesi sunar. Arılar, altıgen hücreler oluşturarak, minimum balmumu kullanımıyla en geniş depolama alanına sahip olurken, aynı zamanda yapısal olarak en sağlam tasarımı inşa etmiş olurlar. Bu tasarım, arıların enerji tasarrufu yapmalarını ve daha fazla bal depolamalarını sağlar. Altıgen yapı, peteklerdeki balmumu tasarrufunun yanı sıra, bir arı kolonisi için güçlü ve sağlam bir yapı sunar. Bu geometrik yapı, doğal kaynakları en verimli şekilde kullanmak isteyen diğer canlılar için de bir örnektir.

Bir diğer önemli neden ise dayanıklılıktır. Altıgen şekil, birbirine bağlı yüzeylerin en dengeli ve güçlü birleşimini sağlar. Bu nedenle doğada sıkça rastladığımız yapılar, örneğin bazalt sütunları ve kar taneleri, altıgen formlarda oluşur. Bazalt sütunları, lavın soğuyup çatlamasıyla meydana gelen ve doğal süreçlerle şekillenen altıgen prizma biçiminde yapılar oluşturur. Örneğin, Kuzey İrlanda’daki ünlü Giant’s Causeway bu jeolojik oluşumun en güzel örneklerinden biridir. Lav soğuduğunda ortaya çıkan çatlaklar, altıgen sütunları oluşturur; bu form, hem basınca hem de zamana karşı dayanıklı bir yapı sağlar. Aynı şekilde, kar taneleri de su moleküllerinin altıgen kristal yapısında düzenlenmesi sonucu bu simetrik şekli alır. Kar tanelerinin her biri benzersiz olsa da, hepsinde görülen altıgen simetri doğanın kusursuz matematiksel süreçlerinin bir sonucudur.

Tasarımımızın temelinde sürdürülebilirlik kaygısı yatmaktadır. Doğal taşların büyük kütleler halinde oyulması, hem ciddi malzeme zayiatına neden olur hem de çevresel olarak sürdürülebilir değildir. Bu nedenle, tasarımımızda büyük doğal taşları oymak yerine, minimum kalınlıklarda doğal taş çubuklar kullanma fikriyle yola çıktık. Ancak, doğal taşların boyutları ve yapıları gereği, yatayda taşıyıcılık işlevleri bulunmadığından, tasarımda metal destekler kullanmamız gerekti. Metal desteklerin doğal taşın estetiğini bozabileceği kaygısı ile doğada sıkça karşımıza çıkan altıgen formunu tasarıma entegre ederek bu sorunu çözmeyi amaçladık. Altıgen yapının köşelerinden bir veya ikisine metal çubuklarla destek sağladık. Bu şekilde, hem estetik hem de yapısal açıdan dengeli bir çözüm elde ettik.

Altıgen formunun avantajlarını kullanarak tasarımımızda işlevsel ve estetik çözümler yarattık. Altıgenlerin ortasına dairesel açıklıklar ekleyerek, bu boşluklardan ışık tüplerini geçirdik. Bu tasarım, sadece taşıyıcı bir yapı oluşturmakla kalmadı, aynı zamanda ışığın homojen bir şekilde yayılmasına olanak tanıdı. Işığın daha geniş yüzeylerde yayılması, mekânı daha yumuşak ve dengeli bir şekilde aydınlatır. Bunun yanı sıra, çeperlerdeki doğal taşlar ve metal çubuklar, ışığın gölge kontrolünü sağlayarak, ışığın gereksiz dağılmasını engeller. Oniks taşlar veya geçirgen mermerler kullanılması, bu tasarımın doğal ışık oyunlarıyla mekâna estetik bir değer katmasını sağlar. Oniks ve mermer damarlarındaki hareketler, ışıkla etkileşime girerek mekâna dinamizm kazandırır.

Bu tasarımın bir diğer önemli özelliği de ölçeklenebilirliği. Altıgen şeklindeki bağlantı elemanları, aydınlatmanın istenilen boyuta göre kolayca ölçeklendirilebilmesine olanak tanır. Bu sayede, tasarım hem küçük hem de büyük mekânlar için uyarlanabilir hale gelir.

Lambaderin açma-kapama tuşu da tasarımın dijital çağın sembolleriyle bağlantısını kurmaktadır. Tuş, dijital dünyada sıklıkla gördüğümüz iç içe geçmiş 0 ve 1 şekillerini içerir. Bu şekiller, dijital açma-kapama sembolü olarak bilinir. Lambader kapalı olduğunda, açma tuşunun içindeki çizgisel form hafifçe ışıldayarak yön gösterici bir işlev kazanır. Bu, tasarımın sadece estetik açıdan değil, kullanıcı dostu bir deneyim sunmasını da sağlar.

Sonuç olarak, tasarımımızda doğadaki altıgen formunu ve sürdürülebilirlik kaygısını bir araya getirerek, işlevsel, estetik ve çevresel açıdan duyarlı bir ürün ortaya koymayı hedefledik.

Tasarımlar

Yarışmada değerlendirmeye alınan tasarımlar